Moleküler Genetik
KARDİYOVASKÜLER RİSK PANELİ
Faktör V G1691A (Leiden) Mutasyonu: Aktive protein C (APC), koagülasyon mekanizmasında faktör Va ve faktör VIIIa‘yı inaktive etmektedir. Faktör V mutasyonu varlığında bu inhibisyon gerçekleşmemekte, böylece trombin üretimi ve pıhtı oluşumu artmaktadır.
Heterozigot 1691GA: Venöz tromboz riskini 3-8 kat, hamilelik sürecinde VTE riskini 8 kat, gebelik kaybı, fetal büyüme gerilikleri ve preeklampsi riskini 2-3 kat, plasental ablasyonu 5 kat arttırmaktadır.
Homozigot 1691AA: Venöz tromboz riskini 9-80 kat, gebeliğe bağlı gelişen VTE riskini 20-40 kat arttırmaktadır.
Protrombin G20210A Mutasyonu: plazma protrombin düzeyini arttırmakta ve venöz tromboz eğilimine neden olmaktadır. Protrombin mutasyonu; fetal kayıpları, plasental ablasyonu, ağır preeklampsi ve IUGR görülme riskini artırmaktadır.
Heterozigot 20210GA: VTE rölatif riskini 2-5 kat, gebeliğe bağlı gelişen VTE riskini 15 kat, tekrarlayan birinci trimester fetal kayıpların görülme riskini 3 kat, tekrarlamayan ikinci trimester gebelik kayıp riskini 9 kat, tüm trimesterlerde ise fetal kayıpların görülme riskini 2-3 kat arttırmaktadır.
Homozigot 20210AA: VTE riskini 10 kat (9), gebeliğe bağlı olarak gelişen VTE riskini ise 26 kat artırmaktadır.
Faktör V H1299R (FVR2) Mutasyonu: H1299R mutasyonunun (özellikle homozigot formu) APC rezistansına neden olduğu bildirilmiştir. APC rezistansının, tekrarlayan gebelik kayıplarında kalıtsal trombozun en sık nedeni olduğu gösterilmiştir. Heterozigot Faktör V Leiden; VTE riskini 7 kat artırırken, Faktör V H1299R mutasyonu ile birlikte görüldüğünde VTE riski ilaveten 3 kat daha artmaktadır. Heterozigot FVR2 varyantı, tekrarlayan gebelik kayıplarında kritik bir role sahip olup, risk faktörü olarak değerlendirilmesi önerilmektedir.
MTHFR C677T Mutasyonu: MTHFR enzim aktivitesini azaltarak kardiyoserebrovasküler hastalıklar için önemli bir risk faktörü sayılan hiperhomosisteinemi ve homosisteinüri oluşumuna neden olmaktadır. Homosistein konsantrasyonundaki artış ise tromboembolizm, ateroskleroz, koroner arter hastalığı, preeklampsi, nöral tüp defektleri ve inmeye neden olabilmektedir.
Homozigot 677TT: Tromboz riskini 2-3 kat arttırdığı bildirilmiş olup, tekrarlayan gebelik kayıplarında önemli rolü olduğu bildirilmiştir.
MTHFR A1298C Mutasyonu: Plazma homosistein konsantrasyonunda artışa neden olmaktadır. Heterozigot A1298C ve heterozigot C677T birlikte görülmesi durumunda veya homozigot 677TT bireylerde MTHFR aktivitesinin düştüğü ve homosistein düzeyinin yükseldiği gösterilmiştir.
APO-E Genotiplemesi: Apo E genotipinin hem lipid seviyeleri hem de KVH ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
ApoE ε2/ε2: Vasküler hastalık riskini arttırdığı, TGK için potansiyel risk faktörü olduğu bildirilmiştir.
ApoE ε3/ε3: Tekrarlayan gebelik kayıpları için koruyucu bir faktördür.
ApoE ε4/ε4: KVH’larda ölüm riskini %40 arttırdığı gösterilmiştir ve TGK ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
ApoB R3500Q (Apo B-100) Mutasyonu: ApoB R3500Q (Apo B-100) Mutasyonu: Apo B mutasyonu LDL’nin reseptöre bağlanmasını geciktirmekte ve LDL’nin ortamdan uzaklaştırılması azalmaktadır. Ateroskleroz ve KVH’lara yatkınlığı arttırmaktadır.
PAI 4G/5G Mutasyonu: PAI-1 konsantrasyonu yükselmesiyle fibrinolitik aktivite bozulmaktadır ve trombotik olaylara yatkınlık artmaktadır.
PAI 4G/4G: Tromboembolizm, fetal kayıp, IUGR, preeklampsi ve MI riskini arttırmaktadır.
PAI 4G/5G: Özellikle protrombin gen mutasyonu ile birlikte görüldüğü durumlarda tromboz riskini arttırdığı ve erken dönem gebelik kayıplarına neden olduğu bildirilmiştir.
ACE İnsersiyon/Delesyon Genotiplemesi: ACE geni; anjiotensin I'i anjiotensin II'ye dönüştürerek kan basıncı düzenlenmesi ve elektrolit dengesi üzerinde önemli bir rol oynayan ACE enzimini kodlamaktadır.
ACE I/D: Enzim seviyesi ara düzeydedir, trombotik olay riskini 5 kat arttırmaktadır ve tekrarlayan gebelik kayıpları için bir risk faktörüdür.
ACE D/D: Trombotik olay riskini 11 kat arttırmakta, preeklampsi ve gebelikte hipertansiyon görülme riskini arttırmaktadır.
Faktör XIII V34L Mutasyonu: Faktör XIII, fibrin monomerleri arasında çapraz bağlar oluşturmakta ve pıhtıyı fibrinolizise karşı daha dirençli hale getirmektedir. FXIIIa’yı kodlayan gende görülen G-T değişimi en sık rastlanan mutasyondur. Bu mutasyon trombinin FXIII üzerinde proteolitik aktivite gösterdiği bölgeyi etkileyerek FXIII’ün aktive edilmesini engellemektedir. Miyokard enfarktüs derin ven trombozu pulmoner embolizme karşı koruyucu özellik göstermektedir.
Y mikrodelesyon testi
Y kromozom mikrodelesyon testi kısırlık saptanan bazı çiftlerde erkek faktörü gözlenmekte olup bu hastaların bir kısmında testin yapılması önerilmektedir. Özellikle, azoospermi veya şiddetli oligoastenoteratospermi (OAT) saptanması durumunda bu kişilerde kromozom analizi ve Y kromozomu mikrodelesyon analizi istenmektedir.
İnsanda Y kromozomu tüm genomun yaklaşık %2– 3’ünü oluşturur. Kısa kolu Yp ve uzun kolu Yq olarak adlandırılır. Y kromozomu psödootozomal, heterokromatin ve ökromatin bölgelerden oluşur. Psödootozomal bölgeler (PARs) Yp’nin (PAR1) ve Yq’nun (PAR2) uç kısımlarında bulunur. Bu bölgeler, mayoz esnasında X kromozomunun psödootozomal bölgeleriyle rekombinasyona girerler. Psödootozomal bölgede bulunan genler aynı otozomal genler gibi kalıtılır.
Y kromozomunun kısa kolundaki (Yp) genler (SRY) testis gelişiminde, uzun kolundaki (Yq) genler ise spermatogenezde rol alırlar. Y kromozomunda bulunan bu genlerin mikrodelesyonlarıyla infertilite arasında bağlantılar bulunmaktadır. AZF genleri Y kromozomunun uzun kolunda AZFa, AZFb, AZFc ve AZFd bölgelerinde yer almaktadır.
AZF bölgeleri arasında delesyonlar en sık AZFc bölgesinde görülmekte ve bunun sonucu olarak hipospermatogenez meydana gelmektedir. AZFc bölgesi delesyonları nonobstruktif azospermili erkeklerde yaklaşık %12 iken, ciddi oligospermisi (sperm sayısı 5 milyondan az) olan erkeklerde ise yaklaşık %6 oranında görülmektedir
Y kromozomu mikrodelesyonlarında genetik danışma
Erkek infertilitesine neden olan Y kromozomundaki mikrodelesyonların tespiti polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi ile kolaylıkla yapılabilmesine rağmen bu mikrodelesyonları düzeltmeye yönelik bir tedavi henüz bulunmamaktadır. Y kromozom mikrodelesyonlarının tespiti hastaların oligozospermi nedeninin anlaşılmasına ve prognozun belirlenmesine imkan vermektedir. Özellikle AZFa ve AZFb mikrodelesyonlu hastalarda ICSI için TESE ile sperm eldesinin mümkün olmadığının bilinmesi açısından oldukça önemlidir. Ayrıca Y kromozom mikrodelesyonu olan hastaların eşlerinde tekrarlayan düşük sayısının arttığı ve çocuklarında öğrenme bozukluğu görülebileceği belirtilmektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı özellikle şiddetli oligospermi veya azospermisi olan hastalarda ICSI öncesi mutlaka Y kromozom mikrodelesyon analizi yapılmalıdır. Ailelere sahip olacakları erkek çocukların subfertil olabileceği ve bu çocukların cinsel olgunlaşma dönemlerinin takibi önerilmelidir.
HLA B27
HLA (Human Lökosit Antijeni) B27, akyuvarların yüzeyinde bulunan bir proteindir. Bu protein, akyuvarların kendi yapılarını yabancı maddelerden ayırt etmesine yardımcı olur. Yani kendinden olan ile kendinden olmayanı ayırt etmeye yardım eder. HLA B27 testi akyuvarlarda bulunan bu proteinin varlığını araştırmak amacıyla yapılır.
Bu kan testi antijen adı verilen proteinler olan HLA-B27’yi arar. Bunlar enfeksiyonla savaşan beyaz kan hücrelerinin yüzeyinde bulunur. Protein insan lökosit antijeni B27 (HLA-B27) olarak da adlandırılır.
İnsan lökosit antijenleri (HLA’lar) vücudun bağışıklık sisteminin kendi hücreleri ve yabancı, zararlı maddeler arasındaki farkı söylemesine yardımcı olan proteinlerdir.
HLA-B27’niz varsa, otoimmün bir hastalığınız olabilir. Otoimmün bir hastalık, bağışıklık sisteminizin kendi hücrelerinize saldırmasıdır. HLA-B27 antijenleri ile bağlantılı en yaygın otoimmün hastalıklar:
– Ankilozan spondilit, omurgayı etkileyen bir artrit şeklidir
– Çocuklarda görülen Juvenil artrit
– Eklemlerin ve gözlerinizin iltihaplanmasına bazen cildinizde lezyonlara neden olan reaktif artrit
– Gözünüzün orta tabakasında şişlik ve tahrişe neden olan ön üveit
HLA-B27 TESTİ NEDEN YAPILIR?
Doktorunuz, ankilozan spondilit olduğundan şüpheleniyorsa, bu teste ihtiyacınız olabilir. Bu, sırt, boyun veya göğsünüzde ağrı ve sertliğe neden olabilir. Erkeklerde 30’lu yaşların başında belirtiler daha yaygındır.
Ayrıca, bir organ veya doku nakli yaptırıyorsanız, bu teste de ihtiyacınız olabilir. Örneğin, bu bir donör böbrek veya kemik iliği nakli yaptırabilir. Vericinizin HLA antijenleri, naklin başarılı olabilmesi için sizinkiyle eşleşmelidir.
BEHÇET HASTALIĞI
Behçet hastalığı neden olur?
Hastalığın tanımlanmış kesin bir nedeni yoktur. Genetik faktörler, virüsler ve çevresel faktörler suçlanmaktadır. Behçet hastalığında vücudun kendi dokularına karşı açmış olduğu bir savaş söz konusudur.
Behçet hastalığının belirtileri nelerdir?
Ağızda aftlar: Genellikle hastaların büyük çoğunluğunda görülen bir belirtidir. Aftlar genellikle ayda birkaç kez ortaya çıkar. Genellikle dil, diş eti, yanak ve damakta bulunur. Aftlar 1-2 gün içinde geçebileceği gibi uzun süreli de olabilir. Aftların çıkmasında ağız içine olan travmalar, stres, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, hormonal durumlar ve beslenme düzensizlikleri etkilidir.
Genital ülserler: Ağızdaki aftlara benzer şekilde olup hem kadınlarda hem erkeklerde görülür. İz bırakarak iyileşir. Bazı durumlarda genital bölge haricinde koltuk altı, anüs çevresi ve kadınlarda meme altında da ülser gelişebilir.
Bacak üzerinde üzeri kırmızı-mor ağrılı şişlikler (Eritema nodozum)
Akneye benzer lezyonlar: Yüz, saçlı deri, göğüs ve sırtta gözlenir ve iz bırakır.
Göz belirtileri: Körlüğe kadar ilerleyebilen göz belirtileri olabilir.
Eklem belirtileri: Diz, dirsek, el ve ayak bileklerinde ağrı ve/ veya şişlikle karakterize bulgular olabilir.
Damar belirtileri: Behçet hastalığı vaskülit yani damar iltihabı yaparak kendini gösterir. Hem toplardamarlar hem de atardamarlarda iltihaplanma ve tıkanıklık yapabilir. Büyük damarlar ve kalp damarlarının tutulumu hayati risk taşır.
Nörolojik belirtiler: Sık görülmese de Behçet hastalığında felç oluşabilir.
Böbrek ve üriner sistem hastalıkları: Sık olmamakla birlikte Behçet hastalığında üriner sistemin değişik bölgelerinde hastalıklar ortaya çıkabilir.
ÇÖLYAK
Hastalık bazı bireylerde yıllarca hiç belirti vermez veya çok hafif seyredebilir ve kişi çölyaklı bir hasta olduğunu uzun süre fark etmeyebilir. Hastalık tipik belirtilerle başlayabileceği gibi çok hafif belirtilerle de seyredebilir.
Çölyak hastalığı olan çocuklarda özellikle karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabilir. İleri yaşlarda hastalığın belirtileri daha geniş bir yelpazeye yayılır.
Yetişkinlerde görülen belirtiler şunlardır:
- Karın Bölgesinde öne doğru şişkinlik
- Yaşa göre kilo azlığı
- Kas zayıflığı
- Kansızlık
- Dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacının artması
- İshal
- Kusma
- Bezginlik
- Nedeni bilinmeyen karaciğer hastalıkları
- Büyüme geriliği
- Ağız içinde oluşan aftlar
- İştahsızlık, gaz şikayetleri
- Eklem ve kemik ağrıları
- Sinirlilik
- Ciltte kaşıntılı döküntüler
Çölyak hastalığı her yaşta teşhis edilebilmekle birlikte teşhisi zor olan hastalıklardan biridir. Çünkü belirtiler çoğunlukla ilişkili bir başka hastalığı da düşündürmektedir. Örneğin erken osteoporoz, kansızlık, teşhis edilmemiş laktoz alerjisi gibi hastalıklarla benzer belirtiler gösterdiğinden karıştırılabilir.
Çölyak hastalığının insan sağlığı üzerinde önem taşıyan birçok değişimlere neden olmasından dolayı doğru teşhisi önemlidir. Teşhis yöntemlerinden kan testleri serolojik özel testler (AGA, EMA) ile ön tanı konmakta ancak kesin tanı ince bağırsak biyopsisi ile konmaktadır.
Çölyak hastalığı ile ilintili hastalıklar şunlardır:
- Tip1 DM
- Otoimmüntiroid hastalığı
- Otoimmün karaciğer hastalığı
- IgA eksikliği
- Down, Turner, Willians Sendromları.
Tedavi edilemezse çölyak hastalığının kısa ve uzun vadedeki riskleri nelerdir?
- Malabsorbsiyon
- Büyüme geriliği
- Hipokrommikrositer anemi
- Megoblastik anemi
- Kalsiyum ve K vitamini eksikliği
- Otoimmün hastalıkların prevelansında artış
- Osteoporoz
- Kısırlık, düşük
- Depresyon
- Lenfoma
- Kalın ve ince bagırsak kanserleri
MLPA
MLPA, yani Multiplex Ligation-Dependent Probe Amplication (Çoklu Ligasyona Bağlı Prob Amplifikasyonu) tek bir nükleotid değişikliği olan dizilerde dahi ayrımını sağlayacak şekilde 50 kadar genomik DNA veya RNA dizisindeki “Normal Olmayan Kopya Sayısı”nın tespitini sağlayan bir “Multiplex” PCR yöntemidir.
MLPA, kopya sayısı belirlenmesi konusunda diğer tekniklere karşın daha hassastır. İyi karakterize edilmiş delesyon ve amplufikasyonlar PCR ile belirlenebilse de çoğunlukla delesyonların tam kırılma noktaları bilinememektedir. FISH yöntemi ile tespiti mümkün olmayan sık tek gen değişikliklerinin 50-70 nükleotid gibi kısa dizilerin belirlenmesinde oldukça avantaj sağlamakta ve bu yüzden oldukça fazla tercih edilmekte ve kullanılmaktadır.
MLPA Kullanım Alanları
- Mutasyon analizleri
- Tek nükleotid polimorfizmi
- DNA metilasyon analizi
- mRNA konsantrasyonu
- Hücre hatlarının ve dokularının kromozom analizleri
- Gen kopya sayısının analizleri
- Kanser genlerindeki duplikasyon ve delesyonların tespiti
- Anöploidi tespiti
- Prenetal teşhis vb.
Kaynaklar
- Heegaard E D, Brown K E (2002) Human Parvovirus B19.Clinical Microbiology Reviews 15(3): 485-505.
2. Sabella C, Goldfarb J (1999) Parvovirus B19 ınfections. American Family Physician 60:1455-60.
3. Servey JT, Reamy BV, Hodge J (February 2007). "Clinical presentations of parvovirus B19 infection".AmFam Physician 75 (3): 373–6. PMID 17304869.Retrieved 2009-11-06. PMID 17304869
4. Pattison JR, Patou G (1996). Parvoviruses. In: Barron's Medical Microbiology (Barron S et al., eds.) (4th ed.). Univ of Texas Medical Branch. ISBN 0-9631172-1-1.
5. Alfred S. Evans Richard A. Kaslow ,Viral Infections of Humans: Epidemiology and Control, Springer; 4th edition (January 15, 1997)